ANONİM ORTAKLIKTA HAKLI SEBEPLE FESİH DAVASI

ANONİM ORTAKLIKTA HAKLI SEBEPLE FESİH DAVASI

ANONİM ORTAKLIKTA HAKLI SEBEPLE FESİH DAVASI

-HUKUK BÜLTENİ-

                        BÜLTEN TARİHİ: 15.04.2020

1. GİRİŞ

Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 531 hükmünde ortaklığın haklı sebeplerle feshi kavramına yer verilmiştir. Eski TTK hükümlerine nazaran TTK’nun getirdiği en önemli yeniliklerden biri olarak nitelendirilen bu düzenlemeye göre haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemece şirketin feshine karar verilebilmesi söz konusu olacaktır. Eski TTK hükümlerinde anonim şirketin sona erme sebepleri sayılmış ancak haklı sebeple fesih kavramına yer verilmemişti, bu sebeple böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktaydı. TTK’nun kabul edilmesiyle birlikte azınlık pay sahiplerine haklı sebeple fesih davası açma hakkı tanınmış ve bu ihtiyaç kanun koyucu tarafından giderilmiştir.

2. GENEL OLARAK HAKLI SEBEPLE FESİH DAVASI

Haklı sebeple fesih davası sermayenin en az onda birini ve halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini temsil eden pay sahipleri yani “azınlık” tarafından ortaklık merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açılır. Haklı sebeple fesih davasının kime karşı ve hangi sürede açılacağı hususunda madde hükmünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Burada bir tüzel kişilik bulunduğundan ve onun haklı sebeple sona erdirilmesi istendiğinden davanın anonim şirkete karşı açılması gerekir[1]. Fesih davasının açılacağı süreye ilişkin olarak ise açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m. 2 hükmü devreye girer ve bunun sonucu olarak azınlığın haklı sebebi öğrenmesinden itibaren “uygun bir süre” içerisinde davayı açması gerektiği kabul edilmektedir[2]. Hâkim haklı sebeple fesih davası sonucunda davayı kabul edebileceği ya da reddedebileceği gibi alternatif çözüm yollarından birini de başvurabilir. Burada davanın reddi dışında verilecek kararların inşai nitelikte olduğunu ve karar kesinleştikten sonra hüküm ve sonuç doğuracağını belirtmemiz gerekir. Haklı sebeple fesih davası sonucunda hâkim davayı kabul ederse tasfiye memurlarını da atamak zorundadır.

3. HAKLI SEBEP KAVRAMI

TTK m. 531 hükmü gereği “haklı sebeplerin” varlığı halinde mahkemeden anonim şirketin feshi talep edilebilir. Haklı sebeplerin varlığının şirketin feshi için koşul olarak arandığı madde hükmünden anlaşılsa da madde hükmünde haklı sebep kavramı tanımlanmış değildir. Bununla birlikte, öğretide genel olarak tanımlandığı şekliyle, azınlığın hakkaniyete uygun ve objektif olarak ortaklığın devam etmesinden umduğu faydaları ortadan kaldıran ve ortaklığın devamını çekilmez hale getiren olgular haklı sebep olarak ifade edilebilir[3]. Haklı sebep kavramının somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiği ve TMK m. 4 uyarınca hâkimin takdir yetkisi içinde olduğunu söylememiz mümkündür. Haklı sebeplere örnek olarak ortaklığın kar elde etmesine rağmen ortaklara uzun süre kar payı dağıtılmaması, ortaklık kaynaklarının yalnızca çoğunluk amacına hizmet edilecek şekilde kullanılması gibi durumları gösterebiliriz. Bu şekilde çıkabilecek haklı sebeplerin, somut olarak ispat edilmesi zorunludur. Haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ispat yükü davacı üzerindedir[4]. Haklı sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda tanık dinletebileceği gibi, hâkim özellikle ortaklığın defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırabilir[5]. Dava açılmış ancak ileri sürülen sebepler haklı sebep teşkil etmiyorsa hâkim tarafından davanın reddine karar verilir.

4. MAHKEMENİN FESİH YERİNE BAŞKA BİR ÇÖZÜME KARAR VEREBİLMESİ

TTK m. 531 hükmünde “…Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” denilerek hâkimin davanın kabulüne ya da reddine karar verebileceği gibi duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebileceği belirtilmiştir. Aynı zamanda madde hükmünde öncelikli çözüm yolu olarak payların karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirkettin çıkarılması öngörülmüştür. Burada dikkat etmemiz gereken husus diğer çözümlere karar verilebilmesi için de haklı sebeplerin varlığının gerektiğidir. Bu şekilde hâkime ortaklığı sona erdirmek yerine daha yumuşak bir çözüm yolunu seçebilme olanağının tanınması, şirketler hukukunun belirgin özelliklerinden birisi olan, var olan işletmeleri ve bu işletmelerde toplanan malvarlığı değerlerini olabildiğince korumak ve söz konusu işletmenin sürekliliğini sağlamak ilkesinin gerçekleşmesine hizmet etmektedir[6]. Haklı sebeple feshin son çare olarak başvurulması gereken bir çözüm yolu olduğu unutulmamalıdır. Hâkimin fesih yerine diğer bir çözüme karar verebilmesi için tarafların bu yönde bir isteğinin mevcut olup olmaması önemli değildir. Bu durum hâkimin taleple bağlı olduğuna ilişkin olan temel usul hukuku düzenlemesine istisna teşkil eder. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de hâkimin karar verirken menfaatler dengesini gözetmek zorunda olduğudur. Madde hükmünde duruma uygun ve kabul edilebilir çözümlerin neler olduğu ifade edilmemiştir ancak hâkimin hükmedebileceği alternatif çözümlere örnek olarak gösterilebilecek haller şunlardır[7]:

  • Şirketin kar payı dağıtmakla yükümlü kılınması,
  • Yönetim kurulunun yapısında değişiklik yapmak suretiyle, azınlık pay sahiplerinin yönetim kurulunda yer almalarına hükmetmek,
  • Yönetim kurulunun veya genel kurulun daha önce almış olduğu kararları değiştirmek veya kaldırmak,
  • Şirketin bölünmesine hükmetmek, (Bu halde hâkimin kısmi bölünmeye hükmetmesi gerekir. Yoksa hâkim, tam bölünmeye hükmedemez.)
  • Şirket esas sözleşmesinde değişiklik yapılması, (Burada yapılacak değişikliklerin amacı azınlığın konumunu güçlendirmek ve böylelikle çoğunluğun gücünü kötüye kullanmasına engel olmaktır.)

5. SONUÇ

Haklı sebeple fesih davası yukarıda yaptığımız anlatımlardan da anlaşılacağı üzere hâkimin takdir yetkisinin çok büyük önem arz ettiği bir dava türüdür. Bununla birlikte talebe bağlılık ilkesinin istisnasını oluşturması da önemli özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada değinmemiz gereken önemli bir husus olarak karşımıza “azınlığın korunması ilkesi” çıkmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi haklı sebeple fesih davasının davacısı “azınlık” olarak nitelendirilen sermayenin en az onda birini ve halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini temsil eden pay sahipleridir. Azınlığın etkili bir şekilde korunabilmesi için azınlık pay sahiplerine kanun koyucu tarafından bu imkânın tanındığını söylememiz mümkündür.

Saygılarımızla

Forensis Hukuk Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.


[1] Şener, Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2019, s. 636.

[2] Şener, s. 636.

[3] Bahtiyar, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, 13. Baskı, İstanbul 2019, s. 384.

[4] Şener, s. 637

[5] Şener, s. 637.

[6] Şener, s. 638.

[7] Bilgili, Fatih ve Demirkapı, Ertan, Şirketler Hukuku, 9. Baskı, Bursa 2013, s. 380.

tanıtım filmi